31 Mart 2022 Perşembe

VAZGEÇMEYENLERİN HİKAYESİ

 VAZGEÇMEYENLERİN HİKAYESİ

Öncelikle herkese kucak dolusu sevgiler. Ben Semih Ateş.  Kuruluşun ve kurtuluşun şehri olan Kütahya’da doğdum ve Kütahya’da yaşıyorum. Siyaset bilimi ve kamu yönetimi okuyorum. 25 yaşındayım. Hayattaki günlerimi  en güzel şekilde doldurmaya çalışıyorum. Hadi şimdi gelin size GENÇLİK OTOBÜSÜ serüvenimi anlatayım. Aslında bu benim için çok derin bir hikaye. O yüzden bir an önce beni Gençlik Otobüsü ailesinin bir parçası yapan hayat serüvenimi anlatacağım. 


Bir felsefem var bu hayatta. Vazgeçmemek gibi. Neyden vazgeçmemek? Hayallerimden, çabalarımdan… Birçok insanın aksine sadece yaşamımı sürdürebilmek için yaşamıyorum bu hayatı. Hep merak ettim ve sorguladım. Neyi merak ettim? Yeni yerler görmeyi, yeni kültürler tanımayı… İmkanlarım dahilinde, buna kendi yaşadığım şehrin ilçelerinden başladım. Kendi memleketimi tanıdım. Daha sonra çevre iller falan derken Türkiye’de 40 kadar şehri gezdim. Amaç sadece gezmek değildi. Yeni insanlar tanıdım, yeni tatlar, yeni yapılar keşfettim.

Zengin bir ailenin çocuğu değildim. Ailemin bana bunları sunacak durumu hiç olmadı. O yüzden hep kendi çabalarımla, fırsatları değerlendirdim. Ülkemde 40 şehrin tamamına yakınını ücretsiz gezdim. Çünkü dedim ya bir felsefem vardı. Vazgeçmeyecektim. Öyle de yaptım; hayallerimin peşinden yılmadan  koştum. Hani derler ya ‘’çok gezen mi bilir yoksa çok okuyan mı?’’ diye.  Okumak da çok güzeldir. Ama yaşamak bambaşka bence. Yerinde görmek yerinde hissetmek. Hele ki güzel bir ortamın içindeyseniz... İşte gençlik otobüsü harika bir ortam, tam bir aile... 

 Eğer hayalleriniz varsa durmadan sizi hayallerinize götürecek yolları araştırıyor olmalısınız. Memleketimin ilçelerini ve ülkemin birçok şehrini gezip tanıdıktan sonra benim için sırada yurtdışı vardı. Çeşitli araştırmalar yaptım ve Gençlik Otobüsü’nü keşfettim. Bunun en doğru karar olduğunu düşündüm. Daha sonra çok yakın bir tanıdığımın da Gençlik Otobüsü’ne üye olduğunu duydum. Aklımızda bazı sorular vardı. O kadar üye arasından nasıl seçilecektik.  Ayrıca bu süreçte birçok kişi ‘’Boşuna uğraşıyorsunuz neden sizi ücretsiz yurtdışına götürsünler ki? Zaten gidecek olanlar çoktan bellidir.’’ Gibi birçok motivasyon düşürücü konuşmalar yaptı. Daha yeni üye olmamıza rağmen araştırmalarımız sonucunda bu projeye güvenmiştik ve  inandığımız bu projenin içinde olmanın hayallerini kurmaya başlamıştık bile. Sonrasında bizden duyarak aramıza bir arkadaşımız daha katıldı. Artık 3 kişiydik. 3 yakın arkadaş. Bu 3 arkadaş bir araya geldiğimiz zamanlarda çoğunlukla Gençlik Otobüsü’nü konuşuyor ve Gençlik Otobüsü’yle  gidilecek ülkelerde bizim neler yapacağımızı hayal ediyorduk. 


Gerçekten hayali bile çok güzeldi. Derken bilgilendirme toplantısının günü gelmiş çatmıştı. Kütahya’dan yola çıkıp İstanbul’a toplantıya gidecektik. Hazırlıklar yapıldı. Ve yola çıkıldı. Toplantı bizim için çok önemliydi.  Bu yüzden toplantıdan bir  gün önce İstanbul’a ulaşmıştık. Bilgilendirme toplantısının yapılacağı yere yakın bir pansiyonda konaklamamızı yaptık. Güzelce dinlendikten sonra sabahın erken saatlerinde kalktık ve toplantı için hazırlandık. Toplantının yapılacağı  otele ulaştık. Otel bizim için özenle hazırlanmıştı. Toplantının yapılacağı salona geçtik. Salonda bizi bekleyen çok değerli konuklar vardı. Ve gerçekten hayatım boyunca unutamayacağım bir günün içindeydim. Harika bir toplantı oldu. Toplantıda fotoğraflar, videolar çektik. Toplantıdan sonrada bütün ekip yine hep birlikteydik. Daha önce birbirini tanımayan insanlar olmamıza çok samimi sohbetler oldu.  İşte o gün bir kez daha anladım Gençlik Otobüsü ailesine katılmakla ne kadar doğru bir karar verdiğimi. Toplantıda edindiğimiz bilgilerle Kütahya’ya geri dönüş yolunu tuttuk. Aşamalar devam ediyordu. Biz bir  yola çıkmıştık bu projenin bir parçası olmuştuk artık. Projeyi çok benimsemiş ve sahiplenmiştik. Her gün projeyle ilgili paylaşımlarımıza devam ediyorduk bu süreç bir hayli keyifli geçiyordu. Sırada video aşaması vardı. Video çekmem gerekiyordu. Ümidimi hiçbir zaman kaybetmedim.  Videoyu çekecektim fakat hayatımda bazı yolunda gitmeyen şeyler vardı. Bunların arkasına sığınıp her şey buraya kadarmış diyebilirdim ama demedim. Videoların gönderileceği son gün büyük bir içtenlik ve samimiyetle çekmiş olduğum videomu siteye yükledim. Artık sonuçların açıklanmasını heyecanla bekliyordum.   

Video aşamasını geçenlerin isimleri açıklanmaya başlamıştı. Benimle birlikte Kütahya’dan başvuru yapan 2 arkadaşım video aşamasını geçmişlerdi; ikisinin de ismini açıklanmaya devam eden listede gördüm, henüz  benim ismim onların arasında yoktu ve ben  bir an için elendiğimi düşündüm. Benimle birlikte katılan 2 arkadaşımı tebrik ettim ve onlar adına mutlu olmuştum. Fakat o gün sabaha kadar sürekli siteyi takip ettim. Bu serüven böyle bitemezdi benim için, bitmemeliydi. Daha sonra isimler açıklanmaya devam ettikçe kendi adımı da aşamayı geçenler arasında görmüştüm. İnanılmaz bir mutluluktu. ‘’Daha yeni başlıyoruz’’ dedim kendi kendime. Artık bu projeye her zamankinden daha fazla adapte olmam gerekiyordu. Sırada mülakat aşaması vardı. Yine 3 arkadaş olarak yola devam ediyorduk. Büyük istek ve arzuyla Kütahya’dan mülakat için yola çıkmıştık.  Artık hayallerime bir adım daha yaklaşmıştım. Genelde mülakatlar  sancılı geçer ama biz mülakatta öylesine eğlendik, öylesine keyif aldık ki sanki mülakat için orda değildik gibi. O zaman şunu düşündüm mülakatta bu kadar eğleniyor ve keyif alıyorsak demek ki hepimiz kazanan herkes adına sevineceğiz. Şimdiden bir şeyler başarılmış bile. Ve düşüncelerim şöyle devam etti. Buradaki bu güzel ekiple kim bilir Avrupa gezisinde ne güzel anılar biriktirilirdi. Heyecanım katlanarak artıyordu. Mülakat sonuçlarının açıklanmasını günlerce güzel hislerle bekledim. Sonuçlar Instagram’dan canlı yayında açıklanacaktı. Ve Maksut hocam kazananları teker teker canlı yayına alarak onurlandırıyordu. Her bir kazananın duygu ve düşüncelerini anlatması için söz hakkı veriyordu. Uzun bir canlı yayın oldu. Asil olarak projeye devam edecek arkadaşlar açıklanmıştı onların içinde benim ismim yoktu. Her biri için ayrı ayrı mutlu olmuştum. Hepsi benim dostum, arkadaşımdı.

Biz bir aileydik birimizin mutluluğu hepimizin mutluğuydu. Sırada yedek listenin açıklanması vardı. Teker teker isimler sayılıyor, Instagram canlı yayınına davet ediliyordu. Canlı yayını pür dikkat takip ediyorken sıradaki ismin ben olduğunu duydum. Yayına davet edildim. Çok heyecanlı ve mutluydum, yedek olduğum için üzgün değildim. O andan itibaren her zamankinden daha çok çabalayıp asil listeye girebilmenin düşüncesi içindeydim. Ve canlı yayında duygu, düşüncelerimi anlattım. Henüz canlı yayın devam ediyorken birçok tebrik mesajı almıştım. Ve bana onlarca imkan sunan Gençlik Otobüsü projesi için artık daha çok şey yapmam gerekiyordu. Çeşitli paylaşımlar yaptım, çeşitli fikirlerde bulundum ve şuan da blog yazımı okumanız için sizlere sunuyorum. İnanın bu yazıyı yazarken o günleri tekrar yaşadım. Ve son olarak şunları söyleyebilirim gerçekten Avrupa gezisinden çok daha fazlası sizleri bekliyor.  Biz bir aile olduk, defalarca çeşitli vesilelerle bir araya geldik. Şimdi Gençlik Otobüsü sayesinde hem bir sürü dost edindim hem kişisel gelişimime katkı sağlayabilecek faaliyetlerde yer aldım. Gençler için böyle bir fırsat sunan, gece gündüz çalışmalar üreten Maksut hocama ve Gençlik Otobüsü projesi için katkı sağlayan bütün herkese çok teşekkürlerimi iletiyorum. İyi ki Gençlik Otobüsü… 

SEMİH ATEŞ / KÜTAHYA

20 Mart 2022 Pazar

MACARİSTAN / BUDAPEŞTE SEYAHAT REHBERİ

 MACARİSTAN / BUDAPEŞTE REHBERİ 

BUDAPEŞTE KONUM BİLGİSİ 


GENEL BİLGİLER 


   Macaristan'ın başkenti olan Budapeşte, Tuna Nehri'nin iki yakasındaki Budin (Buda) ve Peşte'nin 17 Kasım 1873 yılında birleşmesiyle oluşmuş şehirdir. Tuna Nehri'nin ayırdığı Budin ve Peşte şehirlerini birbirine bağlayan Széchenyi Zincir Köprüsü 1849'da açılmıştır. Budin, Peşte ve Óbuda (Eski Budin) 1873 yılında resmen birleşerek Budapeşte adını almıştır.
  Budapeşte, Macaristan'ın politik, kültürel, ticari, endüstri ve ihracat merkezidir. Eskiden ekonominin merkezi Buda iken 19. yüzyıldan sonra ticaret etkinlikleri Peşte’ye kaymıştır. Büyük bankalar, ülkedeki yabancı şirketlerin çoğu ve en güzel mağazalar Peşte’nin Belvaros semtindedir.
  Berlin’den sonra Orta Avrupa’nın en büyük ikinci şehri olup, Macaristan nüfusunun beşte biri, 2016 yılı sayımına göre 1.756.704 kişi Budapeşte'de yaşamlarını sürdürmektedir. Macaristan’da kullanılan para birimi Macar Forinti (HUF). Forint 100 fillere ayrılmıştır. Ancak filler 1999'dan bu yana kullanımda değildir. Şu an için 1 TL= 23.267 HUF (Mart 2022) eşdeğer. Budapeşte’de Büyük Macaristan Ovası'nın sert kara iklimi ile Transtuna’nın bol yağışlı iklimi arasında bir geçiş iklimi hüküm sürer. Hava sıcaklığı en sıcak ay olan Temmuz’da ortalama 22°C ve en soğuk ay olan Ocak’ta ise ortalama -1°C’dir.
  Budapeşte aynı zamanda “Tuna’nın İncisi”, “Hamamlar Şehri” ve “Doğu’nun Paris’i” gibi yakıştırmalarla anılan Avrupa’nın en güzel manzaralara sahip şehirlerinden. Özellikle geceleri ışıklandırmalarla birlikte bakmaya doyamadığınız bir bütünlüğe bürünmektedir. Ayrıca “Dünyanın en güzel gece manzarasına sahip şehirler.” ünvanından birisi de Budapeşte'nin...

 

  Budapeşte; ortalama 3-4 gün süre ile gezilebilen bir şehirdir ve ziyaret için en iyi zaman Nisan-Temmuz arası dönemdir.
  Şehri ziyaret etmeden değinmemiz gereken birkaç bilgi ve size yardımcı olabilecek aşağıda belirtilen uygulamaları yüklemenizi tavsiye ederiz. Budapeşte’de gezilecek yerler için rotanızı kolaylıkla bulabilirsiniz. 
Ulaşım için;
- BKK Futár / Android – iOS
- MOL Bubi /   iOS
Seyahat için;
- A Critical Guide / Android
- Budapest Design Map / iOS

  Budapeşte’de şehir içi ulaşım çeşitleri; Kentin toplu taşıma sisteminin büyük bölümünü oluşturan ve BKV tarafından yönetilen; otobüs, troleybüs, tramvay, metro araçları her gün 04.30-23.00 saatleri arasında faaliyet gösteriyor. Bu saatlerin dışındaysa otobüsler aracılığıyla gerçekleştirilen gece seferleri devrede oluyor. 
  Budapeşte’de metro 4 hattan oluşuyor. 1, 2 ve 3 numaralı hatlar Deák tér İstasyonu’nda kesişirken, 2 ve 4 numaralar arasında geçiş Keleti Pályaudvar’da yapılabiliyor. Ayrıca Kálvin tér’deki istasyon, 3 ve 4 numaralı hatlar arasındaki bağlantı noktası konumunda.


  Her istasyonda hatlarla ilgili detaylı bilgi içeren haritalar bulunuyor. Metro araçları, yoğunluğun arttığı saatlerde duraklara 2 ila 5 dakika arasında değişen sıklıkla uğruyor. Sarı renk ile belirtilen 1 numaralı hat, Kıta Avrupası’nda inşa edilmiş ilk metro hattı olma özelliğini taşıyor. Yapım yılı 1896 olan hat, Andrássy út boyunca ilerleyerek Peşte’deki Városliget’te sonlanıyor.Metro araçları bu iki nokta arasında sefer yaparken, gezginlerin Budapeşte’de gezilecek yerler listelerinin vazgeçilmezlerinden Opera’ya ve Kahramanlar Meydanı’na yakın istasyonlarda duruyor. Kırmızı renkli 2. hat güneydeki tren istasyonu Déli pályaudvar ile Peşte’nin doğusu arasında bağlantı sağlıyor. 3 numaralı mavi hat, otobüs bağlantısı sayesinde hava limanına gidecekler tarafından tercih ediliyor. Haritalarda yeşil renkle belirtilen 4. hat ise Peşte’deki uluslararası tren garı Keleti pályaudvar ile Buda’daki Kelenföld İstasyonu arasında uzanıyor. Bu hat aracılığıyla Gellért Kaplıcaları’na ve Merkez Pazar’a kolayca ulaşılabiliyor
 Budapeşte şehir içi ulaşım ihtiyacınıza ekonomik bir çözüm arıyorsanız, kapsamlı hop on hop off otobüs turlarından birini tercih edebilirsiniz. Kenti her yönü ile tanımanıza olanak veren turlar arasından kapsamlı rotaları ile öne çıkanlar Big Bus ve Giraffe Hop On Hop Off. Üstelik bu turlar esnasında sesli rehberlik hizmeti Türkçe de dâhil olmak üzere pek çok dilde veriliyor.
  Gezi listenizde kent merkezinin dışında kalan noktalar varsa ulaşım için yeşil renkli HÉV trenlerini kullanabilirsiniz. Özellikle Tuna Nehri’nin sağında kalan Szentendre Kasabası’na giden hat üzerinde yolculuk yaparken, ilgi çekici çok sayıda manzara ile karşılaşabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER


PARLAMENTO SARAYI

Budapeşte’nin en popüler gezi noktalarından biri olan Parlamento Binası. Gotik mimarisinin yansıtıldığı şehrin en yüksek ve en büyük yapısıdır. Avrupa’nın en eski yasama binası özelliğine sahip olan yer ayrıca Macaristan Ulusal Meclisi’ni de içinde barındırıyor.


  Bu devasa bina, dünyanın en büyük 3. Parlemento Binası ünvanına sahip. Binanın 691 odası, 96 metre yüksekliğe varan 20 kilometre uzunluğundaki merdivenleri çok dikkat çekiyor. Binanın iç kısmını ziyaret ettiğinizde Gotik mimari ve Rönesans dönemi izlerini çok rahat görebiliyorsunuz.
  Oldukça büyük olan binayı daha rahat gezebilmek için rehberli turlara katılıp ortalama 1 saatlik bir geziyle her noktayı keşfedebiliyorsunuz. Binaya girişlerde uzun kuyruklar oluştuğu için en hızlı yol bileti internetten online satın almak. Tek başınıza gezmek istemiyorsanız Budapeşte rehberli tur hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Giriş biletlerini internetten online satın aldığınız taktirde 100 HUF kadar indirim kazanıyorsunuz.


ZİNCİR KÖPRÜ 

  Macar dilinde ‘’ Lanchid’’ olarak adlandırılan Zincir Köprü, şehrin simgesi sayılıyor. Buda ve Peşte kısımlarını birbirlerine bağlayan köprü Danube Nehri üzerine kurulmuş tarihi bir taş köprü.
  Zincir Köprü, 1949 yılından beri şehrin iki yakasını birleştiren ilk ve tek taş köprü olma özelliğine sahip. İstanbul'daki Boğaz Köprüsü’ne benzer. Birçok kişinin seyretmeyi ve manzarasına karşı oturmayı sevdiği köprü şehrin simgelerinden biri haline gelmiştir.
Güzel manzarasının yanı sıra köprüde farklı olarak giriş kısımlarında Janos Marschalko tarafından eklenmiş aslan heykelleri dikkat çekiyor. Zincir Köprü’nün bir diğer özelliği de her iki yanında yayalar için yürüyüş yolu olmasıdır. Bu avantajı kullanarak muhteşem manzaraya karşı yürüyüş gerçekleştirebilirsiniz.


GALLERT HİLL TUNA KIYILARINDAKİ AYAKKABILAR

  Parlamento Binası’na doğru yürürken Tuna Nehri boyunca gördüğüm 60 çift demir ayakkabı, görmek içinizi acıtır. Çünkü hikayesi gerçekten derin. Şöyle ki: 2. Dünya Savaşı’nda Macar Hükümeti Hitler tarafından ele geçirilince, yaklaşık 20.000 Yahudi, Tuna Nehri kıyısında katledilmiş ve bu ayakkabılar da o ölen insanların izleri… Bazı zamanlar ayakkabıların içinde ve etrafında yanan mumlar görmenizin sebebi bu yüzdendir.
Yahudilerden silah zoruyla ayakkabılarını çıkartmaları ve nehre atlamaları istenmiş. Hem de çocuk, kadın hiç fark etmeden…


TİMEWHEEL KUM SAATİ

  Timewheel, City Park’ta bulunan dünyanın en yüksek kum saatidir. Ağırlığı 60 ton olup, yüksekliği 8 metre kadardır. Yukarıdan aşağıya doğru yıl boyunca akan kumların yönü, yılbaşı günü değiştirilmektedir. Kum saatinin asıl yapılış amacı ise, Macaristan’ın Avrupa Birliği’ne kabul edilmesini anmaktır.


GELLERT BATHS (BANYOLAR)
  Macaristan topraklarından çıkan mineralli suların işletildiği noktalardan biridir. Gellert Baths, 1918 yılından beri hizmet vermekte olup günümüzde hala kullanılmaya devam ediyor. Neden Gitmeliyim? Zengin yeraltı sularıyla bilinen Macaristan’da Szechenyi Termal Hamamlarına göre daha sakin bir nokta arıyorsanız Gellert Baths’i tercih etmelisiniz. Çok sayıda havuzuyla alternatif tedaviler sunan termal havuzlar özellikle turistler tarafından çok tercih ediliyor.



BALIKÇI TABYASI

  Başkent Budapeşte‘de şehre hâkim panoramik manzarası, çevresinde yer alan tarihi ve ilginç tarihi yapılarıyla kentin en gözde mimari yapılarından birisidir. Kuşkusuz en fazla turist çeken lokasyonlardan biri olan Balıkçı Tabyası, 19. yüzyılda gözetleme kulesi olarak şehirdeki en iyi panoramik manzarayı sunmak üzere tasarlanmış. Adını Orta çağda yakınında yer alan balık pazarından alan tabya, kaleyi andıran taş kuleleri ile 1902 yılında inşa edilmiş.
  895 yılında Macaristan’ı kuran 7 kavmi simgeleyen 7 kulenin yer aldığı Balıkçı Tabyası, Neo-Gotik ve Neo-Romanesk stilde inşa edilmiş. Savaşta korunmak üzere yapılmış hissi veren siperleri andıran mimarisi ilk etapta göze çarpsa da modern yapısı asla bunu düşünerek tasarlanmamıştır.


  Balıkçı Tabyası, adeta Walt Disney filmlerinden fırlamışçasına görüntüsü ile Budapeşte’de mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerin başında geliyor. Orta Çağ zamanlarından ilham almış olan Tabya, özellikle Orta Çağın ilk zamanlarına (Neo Roman kökenli) atıfta bulunuyor.

GELLERT TEPESİ

  Budapeşte’nin bir diğer en iyi seyir noktalarından biri olan Gellert Tepesi Tuna Nehri ve panoramik şehir manzarasıyla şehrin turistik cazibe merkezlerinden biri olan Gellert Tepesi (Gellért-hegy), eşsiz manzarasının yanı sıra şehrin tarihi geçmişi ve kent hafızasında önemli bir yere sahip. Elinde haç tutan heykelinin bulunduğu bu tepeden şehri ayaklarınızın altında hissedebiliyorsunuz. 
  Göz alıcı yeşillikler içerisinde Elizabeth Köprüsü’nün karşısında bulunan tepe, Macaristan’da Hristiyanlığın yayılmasında büyük emeği olan ve Hristiyanlığa karşı çıkanların piskopos Aziz Gellert’i varilin içine koyup tepeden aşağıya atıp öldürdüğü yer olarak biliniyor. Tepenin eteklerinde Gellért’in bir anıtı bulunuyor. Anıtın kaidesinden aşağı kat kat yapılmış yapay şelaleler bulunuyor.
  1987 yılından bu yana Tuna Nehri’nin Zenginlikleri adıyla UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesinde yer alan Gellert Tepesi’nde son heyecan verici keşif Ocak 2007’de yaşandı. Devam eden inşaat sırasında tepenin altında keşfedilen 3 odalı, 60 metre uzunluk ve 18 metre derinlikteki mağaranın içi alçı, kalsit ve aragonitten oluşan göz kamaştırıcı beyaz kristallerle kaplıdır.


BUDA KALESİ

  Türkçe’de Budin Kalesi olarak geçen Buda Kalesi ve çevresi kesinlikle şehrin en en en güzel panoramik manzaralarını sunuyor. Macar krallarının sarayı ve ülkenin tarihi yapısı,1265 yılında yapımı tamamlanan Buda Kalesi’dir. Günümüzde kale değil, saray olarak kullanıma devam edilen Buda’nın içerisinde Ulusal Galeri ve Budapeşte Tarih Müzesi olmak üzere iki tane müze hizmet veriyor. 
  Kraliyet ailelerine ev sahipliği yapmış ve şehrin savunmasında büyük önem oynamış Buda Kalesi, Budapeşte’nin en güzel noktalarından birine kurulmuştur. Aslında ilk yapım tarihi 1243 yılında olmakla beraber kale savaşlar esnasında oldukça zarar görmüş ve günümüzdeki hali 1974-1969 yılları arasında yapılan restorasyonlarla oluşturulmuştur. 


AZİZ STEPHAN BAZİLİKASI
  Aziz Stephen Bazilikası, Macarca Szent István-Bazilika'da, Budapeşte'nin merkezinde bulunan bir katolik bazilikadır. Aziz Stephen Bazilikası, Macaristan'daki üçüncü büyük kiliseyi temsil ediyor. Aziz Stephen Bazilikası'nın iç dekorasyonuna birçok heykeltıraş katkıda bulunmuştur. Bir dizi heykeli şekillendirmek için 50'den fazla farklı mermer türü kullanılmıştır.  
  Aziz Stephen Bazilikası Neo-Klasik tarzda inşa edilmiştir ve kilise Yunan haçı planlıdır. Cephe, iki büyük çan kulesi ile karakterize edilir. Güney kulesinde Macaristan'ın en büyük çanı var. İki kulede altı çan bir arada bulunur. Beş tanesi kuzey yan çanında, en büyük çan ise güney kulesindedir. Bu çan yılda yaklaşık iki kez kullanılır: 20 Ağustos'ta, kilisenin kutsanma gününde ve 31 Aralık'ta. Ziyaretçiler kubbeye asansörlerle veya 364 basamak çıkarak erişebilir ve harika Budapeşte manzarasının keyfini çıkarabilirler. 
  Aziz Stephan Bazilikası 1905 yılından bu yana Budapeşte müzik sahnesinde çok aktif bir rol oynamaktadır.Geçen yüzyılda bazilika, koro müziği, klasik müzik ve çağdaş müzik gösterilerine ev sahipliği yaptı. Bazilika korosu genellikle farklı Avrupa ülkelerinde sahne alır. Performans programında halka açık farklı konserler de programlarının içerisinde yer almaktadır



AZİZ MATTHİAS KİLİSESİ

  Aziz Matthias Kilisesi (Mátyás-templom), Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de, Buda kalesi içerisinde yer alan tarihi bir kilisedir.  İlk olarak 1015 yılında Macar Kralı Aziz Stephen tarafından yaptırılan kilise, 1241 yılında şehre yapılan yoğun Moğol saldırıları sonucunda yerle bir olmuş. 13. yüzyılın sonları ve 14. yüzyılın başlarında ise ülkenin başına geçen ve Macaristan Krallığı’na altın çağını yaşatan Kral Matthias tarafından baştan yaptırılmış. 


MACARİSTAN ULUSAL MÜZESİ

  Ülke tarihini keşfetmek için gezebileceğiniz en iyi noktalardan biridir. Budapeşte’nin en popüler müzelerinden biri olan Macar Ulusal Müzesi, ‘’Doğu-Batı Arasında’’ ve ‘’Macaristan Tarihi’’ bölümlerinden oluşuyor. Hangi döneme ait eserler var derseniz, Taş Devri’nden Avar Dönemi’ne kadar uzanan yolculuğa ait eserler burada. Dönemsel olarak geçici sergilerin bulunduğu ulusal müzede ‘’Çelik ve Kalp’’ isimli özel koleksiyonun sunulduğu sergiyi görmenizi öneriyoruz.


KAHRAMANLAR MEYDANI

Kahramanlar Meydanı, Budapeşte’nin hatta Macaristan’ın en büyük ve en önemli meydanlarından biridir. Çünkü Macaristan’ın kendi tarihini gururla sergilediği şaşalı ve etkileyici bir yer. Bu meydanı ünlü yapan en önemli özelliği ise, Budapeşte’nin simgelerinden biri olan Milenyum Anıtı’nın burada bulunması. Milenyum Anıtı’nı özel kılan durum ise, 7 Macar kabilesinin Karpat Havzası’na gelmesiyle birlikte, yerleşik Macar Devleti kuruluşunun 1000’inci yılı anısına yapılmış olmasıdır.
  Bu büyük ve gösterişli meydanda; ortadaki sütun üzerinde 36 metrelik çift haç tutan Cebrail heykelini, Macaristan tarihindeki önemli kişilerin, ünlü devlet adamlarının ve kralların heykellerini görmek fazlasıyla etkileyici.
  Bronzdan yapılan bu heykeller sırasıyla; Predd, Huba, Kond, Tas,Ond ve Teteny’dir. Bu isimler hakkında resmi bir belge ve bilgi bulunmamakla beraber, hepsinin bir hayal ürünü olduğu düşünülmekte. Her biri farklı bir anlamı sembolize etmekle beraber, bu kahramanlar halk için; yardım, barış, bilgi ve zaferin temsil ettiğine inanılıyor.
  Budapeşte’nin en güzel anlarından en kanlı günlerine kadar her türlü anın yaşandığı meydanın şehrin için manevi önemi de aşikâr. Ruslara karşı ayaklanan 17 bin gencin öldürüldüğü bu meydan şehirde yaşayan halk için hüzünlü noktalardan biridir.


MACARİSTAN OPERA EVİ

  19.yüzyılda yani operanın çok önemli bir sosyal statü göstergesi olduğu, zarif Leydilerin merdivenlerinde kuğu gibi süzüldüğü zamanlarda ve kendilerini gösterdiği zamanlarda Macaristan Devlet Opera Binası, Macaristan’daki en gözde yermiş. Dünyanın en prestijli operalarından biri olmasının yanı sıra hem en iyi akustiğe sahip müzik mekanlarından hem de en estetik yapılarından.
  Şimdiki adıyla Macaristan Devlet Opera Binası, orijinal adıyla Macaristan Kraliyet Opera Binası‘nın yapım fikri, 1873’te 19. yüzyılın en önemli Macar mimarlarından, aynı zamanda Aziz Stephen Bazilikası’nın da mimarı olan Miklós Ybl‘ın tasarımıyla başlamış. Andrássy Caddesi’ndeki Neo-Rönesans tarzı opera binasının yapımı, Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph’in desteği ve Budapeşte şehrinin fonlarıyla 1875’de başlamış. Bugün de halen tüm Macaristan’ın en büyük operası olan bina, 27 Eylül 1884’te halka açılmış. Oldukça süslü ve ihtişamlı olan bina, bugün dahi bir tasarım harikası olarak kabul ediliyormuş. Ana salondaki bronz avize 3050 kilo ağırlında. Ana sahne ise hem hidrolik sistemli hem de dönebilen yapısı ile döneminin en modern mühendislik örneği.


GECE HAYATI

  Budapeşte Avrupa’da gece hayatı denildiğinde ilk akla gelen yerlerden. Budapeşte’nin gece hayatını meşhur eden, buraya özgü olan “Ruin Bar” konsepti ve yaz kış tanımayan, açık havada gece düzenlenen havuz partileri. Açık havada gece düzenlenen havuz partileri Budapeşte’nin termal hamamlar bölümünde bahsettiğimiz Szechenyi Baths ve Lukacs’da gerçekleştiriliyor. Lukacs’ın tek farkı daha küçük olması.
  Ruin yani harabe ya da yıkıntı bar demek. Macaristan komünizmden çıktığında, ülkede yıllarca ekonomik ya da siyasi sebeplerle bastırılan arzular ve susturulan sanat bir anda coşuyor. Bir yandan insanların yaşama arzusu tavan yaparken, bir yandan ellerinde imkanların olmaması yaratıcı ve açık fikirli çözümler üretmek için ideal ortamı sağlıyor ve Ruin barlar doğuyor: İnsanlar, genellikle terk edilmiş ya da istenmeyen ucuz binalara yerleşerek, buraları oradan buradan buldukları şeylerle dekore ediyorlar.  Şehirde Ruin Bar sayısı 20-25 adet civarında ve çoğu Yahudi Mahallesinde yoğunlaşmış durumunda. Bu barlardan bazıları: Szimpla Kert, Köleves Kert, Instant...

YEMEK / RESTORAN 

  Macar mutfağı denildiğinde akla ilk gelen örneği Macar Salamı'dır. Kahvaltı sofralarını süsleyen Macar Salamı şehrin yemek kültürünün bir göstergesi diyebiliriz. Budapeşte mutfağında et yemekleri öne çıkıyor. Osmanlı mutfağından kalma kebaplar ve dolmalar da yine şehrin geleneksel mutfağından bazı örnekler.

  Güzel bir yemek isteyenler için Margit’te bulunan Trofea Grill Etterem’i önerebiliriz, Avrupa tarzı şık bir restoranda şarabını yudumlayıp makarna, tavuk yemek isteyenler için Raday’daki Soul Cafe ideal bir adres.

  Strudel adı verilen elmalı turtaları, Gundel pancake denilen tatlıları meşhur. Macar mutfağının tek dezavantajı domuz eti yemeyenler ne yiyecekleri konusunda biraz zorlanabilir. Goulash çorbası buna iyi bir çözüm, sığır etinden yapılıyor. Vejetaryenler için de çeşitli restoranlarda alternatifler var. Brandy ise Budapeşte'ye gidenlerin tatması gereken bir içki.

ULAŞIM / EK BİLGİLER

 Budapeşte’ye hava yoluyla ulaşım: Ülkemizden THY ve Pegasus Budapeşte’ye İstanbul’dan direkt tarifeli seferler düzenliyor. Ben Türk Hava Yolları ile uçtum. Bir defasında da bir arkadaşıma Macar ucuz hava yolu firması Wizz Air ile 99€’ya bilet almıştım. Erken rezervasyon yaparsanız THY ile de bu fiyata uçabiliyorsunuz. İstanbul-Budapeşte uçuş süresi ise 2 saat.

  Budapeşte’ye kara yolu ulaşımı: Ülkemiz İstanbul ilinden Budapeşte 1324 km’dir. Yaklaşık olarak 14 saat 34 dk sürmektedir. Kapıkule sınır kapısından çıkış yapılıp, Bulgaristan- Sırbistan- Macaristan (Budapeşte) rotasıyla kara yolu ulaşımı sağlanmaktadır.


Budapeşte Acil Durum Telefon Numaraları

Ambulans: 112
Polis: 107
Yangın: 105

Telefon Kullanımı

Budapeşte’de hizmet veren iki büyük telefon operatörü bulunmaktadır. Telenor ve Vodafone firmalarından alabileceğiniz iletişim hizmeti kaliteli olmakla beraber 3G ve 4G ağlarında servis sunuyor. Eğer ki Budapeşte Havalimanı’na iner inmez bir sim kart edinmek istiyorsanız, havalimanı içerisinde Vodafone satış noktasına ulaşmanız yeterli. Turistler için sağlanan bu lokal kartlar sayesinde Avrupa şehirlerini gezerken de sevdiklerinizle iletişimde kalabiliyorsunuz. Gerekli Belgeler:
•Pasaport / Kimlik Kartı
•Otel / konaklama bilgisi (bazı durumlarda istenmektedir.)





15 Mart 2022 Salı

BENİM ENERJİ DOLU AİLEM: GO

HAYALLERİMİN PROJESİ GENÇLİK OTOBÜSÜ;

Merhabalar. Ben Emre Arda Güney. Herkes gibi birbirinden güzel hayalleri olan, o hayalleri uğruna pes etmeyen, karşılaştığı her zorluğun üstesinden gelebileceğine inanan bir Türk genciyim. Günlerden bir gün boş zamandan batan rahatlıktan dolayı (Pandemi sağ olsun) kendimi hayallerime vermeye ve onlar için çabalamaya koyuldum. Tabii ki birinci maddemiz dünyayı keşfetmek… İşte tam olarak kendime göre bir yurt dışı planı yapmaya çalışırken çıktı karşıma hayallerimin projesi Gençlik Otobüsü. Öğrenciyim, maddi bir gelirim yok. İnternet'te aradığım şeyler hep ücretsiz yurt dışına nasıl çıkılır, yurt dışında çalışarak nasıl kalınır falanıydı filanıydı derken şöyle bir yazı gördüm; “Avrupa’ da ÜCRETSİZ (büyüleyici kelime :D) 14 ülke 19 şehir gezme fırsatı… ) Ben tabii diyorum ki ne otobüsü ne Avrupa’sı, nasıl ücretsiz olabilir adım atıyoruz kur değişiyor? Dedim eğer öyleyse buna değer araştırmaya koyuldum. Projenin 11 senelik oluşunu ve giden insanların profillerini yazılarını okuduğumda dedim ki dur Emre önce başvuralım dolmadan sonra araştırırız. :D Hadi gelin size benim sürecimi anlatayım…




Öncelikle Gençlik Dünyası sitesinden bir kayıt oluşturdum ve altı soruluk mini bir ön eleme kısmı vardı. İçimden tabii diyorum Emre bir akıllı sensin bilmem kaç bin başvuru vardır kesin seni seçerler. Evet arkadaşlar ironi yapmıyorum tam olarak bunları söyledim çünkü içimden bir ses bu senin hayalin olan proje bu ön elemeyi geçeceksin diyordu ve öyle de oldu. Türkiye Gençlik Buluşması’na davet aldım.Bir sonraki mülakatı öğrenmek, birbirinden değerli konukların konuşmalarını dinlemek, hiçbir şey kazanamasam bile o insanlardan bir parça şey kendime katabilmek için bir gençlik kartı aldım ve toplantıya gittim. Tabii içimde hâlâ koskoca otele gidiyoruz acaba bir ücret falan var ben mi kaçırdım o kısmı diye kendimi yiyorum. Dedim gidelim görelim ne kaybederim ki kazanacağım şeyler çok daha fazla olacak. Daha kapı önünde başladı benim kazanma faslı… Birbirinden güzel, hayalleri olan, enerjileri birbirinden güzel bir insan topluluğu. Benim için bu projeye tutkum tam olarak o zaman başladı. Birbirinden güzel dostlukları ben daha kapı önünde edinmeye başladım. Her biri birbirinden yetenekli, farklı vizyonlara sahip insanları görünce keşke dedim bu projenin bir çalışanı olsaydım. Acaba dedim işe alırlar mı :D? İçeri girdiğimde 1000 kişi vardı. Hepsi çok ama çok yetenekli, güzel, başarılı, vizyonlu insanları görünce tamam dedim Emre böyle bir insan topluluğu içinden kesinlikle ilk 20, 30’a girer kazanırsın. Dedim burası yolun sonu. Her şeye rağmen o günkü değerli konuşmaların benim vizyonuma dokunduğunu hissettiğim için, bana kattıkları arkadaşlıklar için yine de çok minnettar olarak evime döndüm. 



Bizden 3 dakikalık bir video içerisinde 3 temel soruyu cevaplayıp videosu istendi. Tabii içimde şey var oğlum oradaki insanları gördün şansın yok. Bir de çekilen videoları gördüm aman Allah’ım dedim yorma kendini önemli olan katılmaktı :D. Teslim tarihine son 2 saat kalmış ve ben hâlâ düşünüyorum. Kendi kendime dedim Emre orada o kadar güzel bir adamla tanıştın ki (Canım hocam Maksut Coşkun Dokunulmaz) insanlar orada eşit. Kimse kayrılamıyor kimseye bir torpil olayı yapılmıyor. Herkesten istenen şey belli 3 soruya cevap bize gidip video şovları yapın falan değil. Madem bu noktaya geldim dedim ben de çabalayacağım aldım elime telefonu 3 dakikalık bir selfie videosu çektim içtenlikle bütün sorulara cevap verdim ve gönderdim. O bin kişiden ilk 180’e falan girmem gerekiyordu. Öyle de oldu son mülakata kalmıştım.



Son mülakata gittiğimde acayip gergindim. Allah’ım ne soracaklar, acaba İngilizce bir şeyler konuşacağız mı vb. bir dünya soru… Hayatımda ilk defa bir mülakata büyülendim ben. Bu kadar güzel dostluklar, birbirinden sıcakkanlı jüriler, personelinden öğrencisine, jürisinden değerli konuklarına kadar o kadar güzel enerjili insanlar… Umarım hayatım boyunca böyle mülakatlara girerim. Sabahtan akşama kadar oradaydık fakat zaman nasıl geçti, hatta bir serzenişte bulunayım NİYE GEÇTİ! anlamadım bile. Orada kendime şunu söyledim. Umarım bir gün bu projenin bir parçası olurum, böyle bir ekiple çalışırım, o zamana kadar yaşadığım her şey için bu projeye bir şekilde ben de katkı sağlarım. Artık hayatım sanki birincisi çok tutan bir kitabın ikincisi çıkar gibi bir etki bırakmıştı bende.

                                           


Bu projeye gelirken tek derdim dünya gezmekti. Birbirinden farklı insanlarla, değerli iş insanlarıyla tanışmayı, Pullman otelde değerli Winn4 eğitimleri almayı, kongrelere davet edilmeyi, birbirinden farklı organizasyonlar yapmayı, bir aile olmayı beklemiyordum. Türkiye’nin her karışında ailemden bir parça var. İyi ki Gençlik Otobüsü… Son olarak sürece gelirsek ben bu süreci kazandım. Bilmem kaç bin başvurudan ilk 20 30’a girebildim. Ve tek yaptığım bu projeye gönül vermekti. Ama bu kazandıklarımın belki de en küçük olanı. Bu projedeki herkes gibi ben de burada bir aile kazandım. Ve bu en büyük olanı…

 Çok sevdiğim bir söz vardır; 

” Bir şeyi gerçekten istersen bütün evren onu gerçekleştirmen için iş birliği yapar. Paulo Coelho

 


Bize bu aileyi verdiği için, biz gençleri bu kadar güzel sahiplendiği ve onlara güzel olan her şeyi katabilmek için çabalarından dolayı başta Maksut Coşkun Dokunulmaz ve bütün Gençlik Otobüsü ferdine çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız…

EMRE ARDA GÜNEY / KOCAELİ

13 Mart 2022 Pazar

OLDUĞU KADAR, OLMADIĞI KADER

 OLDUĞU KADAR, OLMADIĞI KADER

Herkese selamlar, ben Gençlik Otobüsü 11’in yedek katılımcı adaylarından Zülal Karatay. İstanbul’da yaşıyorum. Ankara’da Rus Dili ve Edebiyatı okuyorum. Yani hem İstanbul hem de Ankara ekibindeyim. Gençlik Otobüsü’yle bir yıl önce araştırmalarımın sonucuyla tanıştım. Bu devirde kim, kimi, nasıl ücretsiz Avrupa’ya götürsün? Diyerek sitesine girdim ve bilgileri okudum. Bazı şeyleri fazla düşünmeden akışına bırakmayı seviyorum bu yüzden üşengeçliğim gelmeden hemen kayıt oldum, genç kart satın alıp başvuru formunu onaya gönderdim. Okuduğuma göre sonuçlar bir sonraki ayın ilk haftası açıklanıyordu. Başvuru sorgulama ekranına girdiğimde “Başvurunuz onaylanmıştır” yazısıyla karşılaştım. Anlık içim sevinçle dolmuştu. Kendi kendime dedim ki “Hemen umutlanma be kızım, daha mülakatlar var süreç devam ediyorr.” Ön elemeyi geçenler İstanbul’da bir bilgilendirme toplantısına davet ediliyordu. O sırada pandemiden dolayı okullar onlinedı ve ben de İstanbul’daydım. Sabahın köründe bir sürü vesaitle Tuzla’dan kalkıp Mecidiyeköy’e gelmiştim. Direk Ankara’dan gelsem daha kolay olurdu herhalde :) Projeye çoğu kişi yakın arkadaşlarıyla başvuruyordu. Yalnız olmam beni bir tık (çok) endişelendirse de bir o kadar da heyecanlıydım. Mevlana’nın çok sevdiğim bir sözü vardır: “Bir yandan korkun bir yandan da umudun varsa iki kanatlı olursun, tek kanatla uçulmaz zaten.” Tam olarak yaşadığım şeyleri özetliyordu bu söz. Otele girmeden hemen birileriyle tanıştım. Çok tatlı kızlardı, onların hikayelerini de dinledim. Hepimiz hemen hemen aynı şeyleri yaşamıştık. Bilgilendirme Toplantısında çok başarılı iş insanlarının hayat hikayelerini dinledik. Ardından bilgilendirmeler yapıldı, sorular cevaplandı.


 Bu fotoğrafı toplantıdan sonra rasgele birine çektirmiştim iki saniye :d Herkes o kadar samimiydi ki kendimi bu aileye ait hissediyordum. Toplantının ardından sıra video aşamasına geldi. Beni en geren aşama buydu. Cevaplamam gereken soruları cevapladığım iki dakikalık bir video çekip yükledim. Video mülakatını geçtiğimde “Zülal, neler oluyor son aşamaya mı kaldın şimdi sen?” diye kendi kendime söylendim sevinçle.


Video aşamasını geçenler yüz yüze mülakat için yeniden çağrıldı. Hayatımda girdiğim ilk mülakat olmasına rağmen şunu söyleyebilirim ki hiçbir mülakatta bu kadar eğlenemezsiniz. Herkes inanılmaz samimi ve eğlenceliydi. Kendi grubumun sırasının gelmesini beklerken bir sürü insanla tanıştım. Birkaçıyla gerçekten güzel dostluklar kurdum. Mülakatın açıklanmasını beklemek en zoruydu. Seçilebilecek miyim? Seçilirsem asil mi olacağım yedek mi? Bu sorular beni gitgide heyecanlandırırken kıpır kıpır Gençlik Otobüsü ekibi etkinliklerine devam ediyordu. Müthiş arkadaşlıklar kurduğum canım GO etkinlikleri… Okulumdan dolayı genelde Ankara etkinliklerine, eve döndüğümde de İstanbul etkinliklerine katılım sağlıyordum. Böylece iki ekiple de yakınlık kurabiliyordum. Bu da beni projeye daha da bağlıyordu. Instagram’dan tesettürlü arkadaşlardan çok fazla soru alıyorum. Kendini dışlanmış hissettin mi?, Sana farklı davranıyorlar mı? Vs. Bu projede ayrım yok arkadaşlar. Siz kendinizi dışlamadığınız sürece, kimse sizi dışlamaz. Saygı şart, sevgi kafanıza göre…


Mülakat sonuçları canlı yayında açıklanacaktı. Alfabetik sırayla… O gün baş harfimle biraz bozuştuk. En sonda olduğum için epey bekledim; bekledikçe heyecandan ölecek gibiydim. İsmim yedeklerde açıklandı ama çabamın ve isteğimin görülmesi, o kadar kişinin içinden buralara kadar gelebilmem gerçekten gurur verici. 

Bu proje benim hayalimin gerçeğe, ete kemiğe bürünmüş haliydi. Yalnızca ücretsiz Avrupa gezisinden ibaret değil. Bu projede çok başarılı iş insanlarıyla, bakanlarla tanışabiliyorsunuz. İş fırsatları, eğitimler, konferanslar… Gerçekten sürprizlerle dolu bir proje.

Bu ailenin bir parçası olduğum için o kadar mutluyum ki, bir an bile pişmanlık duymadım. İyi ki GO!

 Zülal Karatay / ANKARA- ISTANBUL

AVUSTURYA / VİYANA SEYAHAT REHBERİ

AVUSTURYA / VİYANA SEYAHAT REHBERİ 

   Rotamızın 4. Şehri olan Avusturya’nın başkenti Viyana’dayız. Eğer yolculuğa Türkiye’den başladıysanız saatlerimizi iki saat geriye alıyoruz. Hazırsanız başlayalım.
  Klasik müzik, opera, sanat, mimari hatta sosyal bilimler denilince kuşkusuz hepimiz için akla ilk gelen yerlerden biri. Beethoven’dan Freud'a ev sahipliği yapmış, ödüllü film Before Sunrise ve Zweig'ın bir çok öyküsüne mekan olmuş efsane şehir. 

KONUM BİLGİSİ 



GENEL BİLGİLER 

   Resmi dili Almanca olmasının yanı sıra şehirdeki birçok turistik tabela İngilizceyken halkı da İngilizce konuşabilmektedir. Para birimiyse Euro. Kurları daha az düşünmeniz için zamanın imparatorlarından birinin dağlardan doğal yollar ile evlere hatta sokaklardaki sebillere buz gibi kaynak suyu getirdiğini ve şişenizi yanınızdan eksik etmemeniz gerektiğini söylemek isterim. Bu ve bunun gibi bir sürü sebepten olsa gerek toplu ulaşım ağı, kilometrelerce süren bisiklet yolları, dünya mutfağına ismini yazdırmış lezzetler, tescilli şarap, kahve, pastalar; sanatın mutfağı olan tiyatrolar, açık hava sinemaları, şehrin içinde yer alan milli parkı, sürdürülebilir tarım ve doğa dostu yaşamı ile Mercer tarafından üst üste 10 yıl dünyanın en yaşanabilir şehri seçilmiştir.


Metro ağına aşağıdaki haritadan ulaşabilirsiniz. 



GEZİLECEK YERLER 







İSPANYOL BİNİCİLİK OKULU 

  Adını atların soylarının Endülüs İspanyası'na dayanmasından alan dünyanın en eski ve hala faaliyet halindeki tek kraliyet binicilik okuludur (Spanische Hofreitschule). Hofburgda yer alır. Eğer Temmuz ayında Viyanadaysanız gösterisine günde iki kez sarayın bahçesinde rastlamak mümkün. 




HOFBURG SARAYI




   İspanyol binicilik okulu ve daha fazlasının yer aldığı Habsburg hanedanı için kışlık saray olarak yapılan bu bina 13. yy.dan itibaren birçok imparatorluğa ev sahipliği yapmış ve ilerleyen zamanla beraber değişen sanat anlayışlarının izlerini uyum içerisinde gözler önüne sunuyor. 240 dönümlük  arazi üzerine kurulu 2600 odalı bir saray kompleksi olan bu sarayın 18 ayrı binası bulunmakta. İmparatorluk Daireleri, Gümüş Koleksiyonu ve Sisi Müzesi olarak 3 bölümden oluşan Hofburg İmparatorluk Sarayı‘nda Franz Joseph ve Kraliçe Sisi’ye ait eşyalar sergilenmektedir. Müzeler hariç ücretsiz gezebileceğiniz sarayın bir kısmı günümüzde Avusturya başbakanının resmi çalışma ofisi olarak kullanılıyor.

HUNDERTWASSER EVİ




  Şimdiki durağımız masallardan bir sayfa gibi duran Viyana'nın ilk yeşil müzesi olarak da bilinen Hundertwasser Evi. 1980'lerde inşa edilen bu yapıda 53 daire, 4 dükkan, 16 teras bulunmakta. Teras zeminleri tamamen toprakla kaplanmış ve 250 adet ağaç ekilmiş olan bu binanın merdivenlerinin bir bölümü ise patika şeklinde. Binada yaşayanlar olması sebebiyle gezmek pek mümkün olmasa da aşağıda yer alan dükkanları gezerek bu atmosfere biraz olsun dahil olunabilir.

SCHONBRUNN SARAYI 




  Habsburg hanedanı dayanamamış yaz kış aynı yerde mi yaşayacağız demiş ve bir başka kültürel mirası bizlere bırakmıştır. Adını dağlardan gelen suyun güzelliğine ithafen güzel çeşmeden alan bu saray ise Habsburg hanedanının yazlık sarayı ve Viyana’nın UNESCO tarafından dünya kültür mirası olarak kabul edilmiş bir başka değeri. Aynı zamanda Viyana'nın sembolü ve Versailles'e verdiği cevabı olan bu köşkte 1400'den fazla oda ve birçok büyük bahçe bulunmaktadır. İçeride aynı zamanda "Coach and Carriage Museum" adında bir müze bulunan sarayın bahçesi halka açıkken içerisini gezmek isterseniz 25- 40 oda için iki ayrı turu 15-20 euro gibi bir ücret ödeyerek teknolojinin nimeti sayesinde Türkçe rehberlikle gezebilirsiniz.

VİYANA BELEDİYE BİNASI (WİENER RATHAUS)




   Rathausplatz'da yer alan bu neo-gotik yapı büyük ölçüde Leitha Dağları'ndan gelen kireç taşı ile süslenmiş tuğlalarla ve kesme taş işçiliğiyle inşa edilmiş. 98 m yüksekliğindeki kulenin çan kulesinin tepesinde 3-4 metre uzunluğundaki  -Viyana'nın sembollerinden olan-  Rathausmann konulmuştur.
   Merkez kule dahil olmak üzere beş kuleye sahip olan bu binada 71 metre uzunluğunda, 20 metre genişliğinde ve 18,5 metre yüksekliğinde bir festival salonu da bulunmakta. Söylenenlere göre İtfaiye yetkilileri izin verirse burada 1.500 çift aynı anda vals yapabilirlermiş. Halka açık olan belediye binamız ayrıca tarihi 'Wiener Rathauskeller' restoranına da ev sahipliği yapmaktadır.
   Belediye binasına bakan büyük Rathauspark'da ve binada çok sayıda etkinlik düzenleniyor. Baloların yanı sıra film festivalleri, spor etkinlikleri ve Noel pazarları... Hatta eğer kışın buradaysanız şahane bir buz pisti de sizi karşılıyor olacaktır.
   Yıllardır varlığını sürdüren bu bina için yenileme çalışmaları 27 Eylül 2012 tarihinde başlamış ve 2023'e kadar süreceği söylenen çalışmalar için 35 Milyon Euro bütçe ayrılmış.

AZİZ STEPHAN KATEDRALİ




   Viyana'nın özgürlük simgesi olarak bilinen bir sonraki durağımız ise Aziz Stephan Katedrali. İçini gezmek ücretsizken dört kulesi bulunan bu eşsiz katedralden Viyana'ya bir de yukarıdan bakayım derseniz 5-6 euro ödeyerek 343 basamak çıktıktan sonra 136,44 metre yüksekliğindeki güney kulesinden manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.
   Aziz Stephen Katedrali 107,2 metre uzunluğunda ve 34,2 metre genişliğindedir. Burada toplam 13 çan asılı ancak Aziz Stephen Katedrali'nin en bilinen çanı, Türk çanı yani Pummerin, Osmanlı Devleti’nden kalan top, tüfek, kılıç ve demir gibi malzemelerin eritilerek yaklaşık 20 bin tonluk Türk Çanı meydana getirilmiştir. İlginçtir ki uzun bir süre Osmanlılar gelirse diye çanın başına çalması için bir görevli bekletilmiştir. II. Dünya Savaşı sırasında yere düşerek parçalanan Türk çanının yerine ise zaman içerisinde yenisi konulmuş.
Katedral’in çatısına baktığımızda ise Kraliyet ve İmparatorluk çift başlı kartalı ve Viyana şehrinin armasını oluşturmak için döşenmiş renkli kiremitler görüyoruz. 
   Osmanlı devleti tarafından iki kez kuşatılan Viyana Osmanlı'nın geri çekilişinden sonra bunu bir yenilgi olarak kabul etmiş ve kuşatmalar esnasında sığınak olarak kullanılan katedrale Osmanlı askerini ayaklar altına alındığı bir heykel yapılmıştır.

BELVEREDE GALERİSİ    
                

   Gustav Klimt, Egon Schiele, Oskar Kokoschka ve diğer büyük Avusturyalı sanatçıların eserlerine yer veren Belverede galerisi Belvedere sarayında bulunur. Belvedere sarayı da  Avrupa'nın en çarpıcı Barok simge yapılarından biri olarak UNESCO Dünya Mirası  Listesi'nde yerini almıştır. Yine bu sarayda çok geniş ve göz alıcı bahçeleri görüyoruz. Aşağı ve Yukarı Belvedere olmak üzere iki parçadan oluşan bu sarayda, Yukarı Belvedere Sarayı'nın en önemli özelliği ise Avusturya’nın II. Dünya  Savaşı’ndan sonra özgürlüğüne kavuştuğu anlaşmanın burada imzalanmış olmasıdır. 

VİYANA DEVLET OPERA BİNASI 




   Şimdi ise sanatın her gün yeniden doğduğu kendisi de adeta yeniden doğmuş olan Viyana Devlet Opera binasındayız. Bu binanın ilk açılışı Mozart’ın Don Giovanni adlı eseriyle yapılmış savaş sonrası ikinci açılışı ise Beethoven’ın Fidelio’su ile gerçekleşmiştir. Yılda sadece iki gün kapalı olan viyana devlet operası yaklaşık 60 farklı opera ve bale sunumunu gerçekleştiriyor. 

BEETHOVEN'IN EVİ




  Beethoven’ın Evi'de burada. Mozart ile tanışmak için ilk kez 1787 yılında geldiği kentte, 1827 yılında  hayata gözlerini yummuştu. Heiligenstadt'taki 6 odalı evini her ayın ilk pazartesi günleri ücretsiz gezebilirken diğer günlerde 5 Euro giriş ücreti karşılığında ziyaret edebiliyorsunuz.

MOZART ve VİYANA 




  Sadece 2.5 yıl yaşamış olduğu Viyana'da Ronda Alla Turca, The Marriage of Figaro ve Don Giovanni eserlerini kağıda döktüğü yer olmuş bu ev. Giriş ücreti ise 11 euro. Viyana’da Mozart'ı da her yerde görmek mümkün bunun örneklerinden birisi de Burggarten de yer alan Mozart Anıtı.  

FREUD ve MÜZESİ




  Şimdi sıra Viyana’nın resmi sitesinde dahi yer verdiği Freud’da. Sigmund Freud, 1891'den 1938'e kadar neredeyse yarım yüzyıl boyunca Gründerzeit'in zirvesinde inşa edilen bu klasik Viyana apartmanında yaşadı ve çalıştı. Büyük eserleri (Düşlerin Yorumu, Psikanaliz Üzerine Beş Ders, Ego ve İd ve diğerleri) burada yaratıldı. Tam burada ameliyatının bekleme odasında, ünlü psikolojik çarşamba toplantıları (ilk psikanalitik çalışma grubu) gerçekleşti .Günümüzde de Viyana Sigmund Freud Müzesinde müze ziyaretçilerine Freud ile alakalı sunumlar, sergiler sunulmaktadır. Bunun yanında gerek psikanaliz üzerine gerekse Freud hakkında söyleşiler düzenlenmektedir. Ayrıca Viyana’da Sigmund Freud'u anlamak için, yirmi duraklık istek üzerine yapılan bir tur var. Café Landtmann'ın önünde başlayıp Sigmund Freud Müzesi’nin önünde biten iki saatlik ‘’Freud’’ yürüyüşü daha sonraysa müze turu ile birleştirilebilir.




PRATER 




  Before Sunriseda da yer alan, 1827'den beri var olan Giant Ferris Whell ikonik dönme dolabı ile ünlü Prater. Heyecanı sadece bulunduğunuz yer dolayısıyla değil aşağı inebilecek miyim diyerek de yaşayacaksınız. Şaka bir yana genellikle mart ve ekim ayları arasında açık bulabileceğiniz bu eğlence parkını; tarihi, manzarayı ve eğlenceyi birlikte yaşamanız için kaçırmamanızı tavsiye ederim. 

YEMEK / RESTORAN 

   Kahve severleri mutlu edecek bilgi ile devam etmek isterim. Viyana'da neredeyse 40 farklı çeşit kahve var desem? Bu bir rivayete göre 2. Viyana Kuşatmasından sonra Osmanlı yeniçerilerinin geride bıraktıkları kahve çekirdekleri ile başlayan bir hikaye. Başka bir rivayete göre ise İstanbul ile Viyana arasında ticaret yapan ermeni iş adamı tarafından açılmış olan ilk kahve evi ile başlayan bir hikaye. 
   Viyana kafelerininse ayrı bir yeri var çünkü oralarda yüz yıllardır buluşuluyor, fikir  üretiliyor yazıp, çizilip, eser ortaya konuluyor. Şimdi kahvelerini denemek için oturduğumuz bu sandalyelerde, Freud psikoanalizin temelini atmış, Beethoven, Mozart, bestelerini yapmışlar. Öyle ki en ciddi devlet meselelerinden ’’Bayan Sophia’nın keki de hamur olmuş.’’ dedikodularına kadar bu masalarda konuşulmuş, büyük bir ciddiyetle ele alınmıştır. Bu yüzden olacak ki , UNESCO’da  “Viyana kahvelerini tarih ve mekanın tüketildiği ama sadece kahvenin fatura edildiği yerlerdir” diyerek 2011 yılında Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne eklemiş.
   Ve tabii yanında dünyaca ünlü pastaları da var. Fransızların ‘Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler’ sözünün sahibi olduğu iddia edilen meşhur kraliçesinin de bu kadar çeşitli ve lezzetli pastalara ev sahipliği yapan Viyana da, Hafburg sarayında doğduğunu biliyor muydunuz? Pastalarından bu kadar söz etmişken birkaçından bahsetmek isterim. Geleneksel bir çikolatalı kek olan üzerinde krema ile servis edilen sachertorte ve ‘ben tatlı insanı değilim’ diyorsanız  içi elma dolu börek olan Apfelstrudel’u deneyebilirsiniz. Benim gibi tatlı aşığıysanız ikisini birden deneyin neden olmasın? 
   Tabii Viyana’ya gidip şnitzel yemeden olmaz diyorlar. Onun içinse kapısında kuyruklar oluşacak kadar favori mekanları Figlmuller. Yer bulabilirseniz orada bulamazsanız başka bir yerde şnitzelinizi yerken yanında patates salatası söylemeyi unutmayın derim.

NE ZAMAN GİDİLİR / FESTİVALLER 

   Hava durumuna göre mi dersiniz yoksa festivale göre mi? Neyse ki yılın tüm zamanlarında devam eden çeşitli festivaller bizi bir seçim yapmak zorunda bırakmıyor . Yazlar ılık, kışları soğuk ve sıfırın altında olan Viyana’da ilkbahar ve sonbahar ise belirgin bir şekilde yaşanır. Keyifli üşütmeyen bir gezi için Temmuz ve Ağustos ayları en uygun zamanlarken Chrismas’ın ruhundandır diyerek noel pazarları için gelmeyi düşünürseniz 0'ın altında hava ve kar yağışı ile de karşılaşabilirsiniz.
   Festival demişken eğer bir mayıs gecesinde Viyanadaysanız Schönbrunn bahçelerinde harika bir yaz gecesi konseri yakalayabilirken Eylül akşamında ise Rathausplatz’da gerçekleşen açık sinemasını izleyebilirsiniz.