Biz
Büyük Bir Aileyiz
Ankara
buluşmasının nihai amacı Maksut hocanın da dediği gibi proje içerisinde yer
alan biz gençlerin tanışıp kaynaşması içindi. Buluşma amacının gerçekleştiğini
düşünecek olursak gerçekten de o gün orada olan herkes çok şanslıydı. Salonu
dolduran yüzlerce gencin yaydığı o müthiş enerji herkesin yüzüne yansımıştı.
Bütün gözlerden yayılan ışık, gençliğin o anlatılamaz enerjisi muhteşem bir
atmosfer oluşturdu.
Bulunduğumuz
ortam alışık olmadığımız cinsten bir ortamdı zira herkes bir "mülakat"
bekliyordu. Daha küçük bir çocukken girdiğimiz liselere giriş sınavından tut
üniversite sınavına kadar hemen hemen her yerde bir sınavla karşılaşan bizler,
yetiştiğimiz bu rekabetçi ortamda, her daim sonuçlarımıza bakıldığı hayatımızda
ilk başta Maksut hocanın dediklerini duyunca biraz anlamakta zorlandık; çünkü
refleks olarak alışık olmadığımız türden büyük bir olaydı..
Konfüçyus'un
"Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı
öğret!" dediği gibi Maksut hoca bizlere balık tutmayı öğretiyordu aslında.
Bunu da hiçbir şekilde alışık olmadığımız türden yapıyordu. Evet biz hep
"hatice"ye değil "netice"ye bakılan bir sistemde
yetişmiştik. Lisede Fizik sınavında hocamız sonuca bakarak puan vermişti misal,
sonuç doğru mu tamam, değilse karala gitsin anlayışı...Sonuç yanlış olunca ne
yaptığımıza ne ettiğimize süreç olarak hiç bakılmayan bir sistem... Evet,
şimdiye kadar bizden yeteneklerimizi, potansiyellerimizi hep belirli bir zaman
aralığına sıkıştırılmış bir şekilde sergilememiz istendi. Bu yüzden o gün
duyduklarımız alışık olmadığımız türdendi.
Maksut
hoca salt neticeye değil sürece de vurgu yapıyordu... Bu yüzden biraz
şaşkındık. Bizi belki de ilk defa gerçekten değerlendirebilecek sistemle karşı
karşıyaydık. Bizi 10 dakika gibi bir mülakatla gerçekten
değerlendiremeyeceğinin farkında olan biri çıkmıştı ilk defa karşımıza...
Salt
değerlendirme bağlamında değil; salondaki herkes için müthiş bir buluşmaydı.
Belki birilerinin "rakip" diyebileceği gençler birbirlerine yardımcı
oluyordu, konuştuğum 20 yaşlarında bir genç: "Bu yıl organizasyonda görev
almak istediğim alanda benden çok daha iyi olan insanlar var, o insanlarla
tanışmak müthiş bir olay, inşallah kendimi daha çok yetiştireceğim"
diyordu. Yine bir genç: "Benim de kendi alanımda büyük projelerim var, o
projelere nasıl başlayacağımı hiç bilmezdim, artık tanıştığım insanlar
sayesinde biliyorum" diyordu misal.
Mamafih
organizasyon sayesinde tanışan ve gündelik hayatta da görüşmeye devam edenler,
22 şubat toplantısından sonra hayatının tamamen değiştiğini söyleyenler,
Gençlik Otobüsü buluşmalarında kendimi buluyorum, yeteneklerimi hayatta yapmak
istediklerime odaklandığımı hissediyorum diyenler... Neresinden bakarsanız
bakın ortada müthiş bir dayanışma, farklı bir ortam vardı.
Televizyon
programlarında bile mütemadiyen vurgulanan "kazanmak için her yol
mübahtır" anlayışının bittiğini Ankara toplantısında olan herkes anladı.
Kazanmak için arkadaşının kuyusunu kazan karakterlerin, amiyane tabirle en
yakınındaki insanların sırtından bıçaklayarak yarışma kazanan tiplerin sanki
doğru olanı yapıyormuş gibi lanse edildiği günümüzde olanlar hiç de alışık
olmadığımız cinsten bir dayanışma içerisinde gerçekleşti. Olumlu bir bağlılık
duygusuyla dayanışma ruhu içerisinde orada olan herkes bunu gördü.
Yıllar
sonra bakıldığında orada olan birçok genç arasından müzisyenler, yazarlar,
sanatçılar, iş adamları, bilim adamları, organizatörler çıkacak. Hepsi geriye
dönüp baktığında Maksut hocalarının kendilerine balık tutmayı öğrettiği o günü
hatırlayacaktır. Güzel anılara sahip olduklarını göreceklerdir.
Zaten
tüm olay kazanmak ya da kaybetmek değil; paylaşmak, anlatmak, birlik
olmak...Geleceğe güzel anılar ve duygular bırakabilmek. O yüzden Ankara
toplantısı amacına ulaşmıştır.
Velhasıl-ı
kelam bu kadar güzel duyguları bir araya toplayan şey de tüm farklılıklarımıza
rağmen birbirimize benziyor olmamız. Hayatı sadece kazanmak ya da kaybetmek
ekseninde görmüyor olmamız. Her ne kadar farklı düşünsek bile aynı gemiye el
sallıyor olmamız...
Bu
yüzden hepimiz de aslında biraz İsmail abi tadında yaşıyoruz hayatı.
Çünkü
biliyoruz ki bir gün o gemi mutlaka gelecek.
Bu
yüzden her geçen gemiye el sallıyoruz umutla.
Ve
bekleneni bu kadar güzel yapan şeyin bekleyenlerin güzelliğinden
kaynaklandığını da biliyoruz.
Biz
benziyoruz birbirimize... Gençlik Otobüsü projesinin bir aile ortamında
olduğunu daha önce defalarca söyledik. Ne yalan söyleyeyim, daha önce bu durumu
hiç bu kadar hissetmemiştim. Evet, tüm samimiyetimle söylüyorum biz bir
aileyiz. Ancak birbirine bu kadar çok benzeyen insanlar ailede olur. Meselenin
sadece gezmek olmadığını bilecek kadar, hiç tanımadığımız insanlara yardımcı
olacak kadar, birlik olacak kadar, 637 kişi olup tek yürek olacak kadar büyük
bir aileyiz..
Mert Arık