9 Kasım 2016 Çarşamba

Burak Avcı - Pardon Bakar Mısınız?

Pardon Bakar Mısınız?

Siz hiç kısacık bir zaman dilimine, koskocaman yaşanmışlıklar sığdırdınız mı? Üstelik altı teker üzerinde… 

Siz hiç 55 koltuklu bir şehir kurup, komşularınızın külüne muhtaç oldunuz mu? Üstelik aynı tavan altında… 

Sizin hiç, size maceralar yaşatan bir eviniz oldu mu? Peki ya, yirmi günde yirmi yıllık dostlar kazandınız mı? 

Gençlik Otobüsü

Siz hiç barbunya paylaşmanın, kan kardeşliğinden daha çok kanınıza bulaştığını hissettiniz mi? 

Siz hiç 28 koltuklu bir mahallede yaşadınız mı? Her sabah, bağıra bağıra söylediğiniz bir marşınız oldu mu sizin? 

Siz hiç, bir orkestra içinde farklı bir enstrüman olmanın zenginliğini kuşbakışı görebildiniz mi şehrinizde? 

Hani demiş ya şair, “ Değişmemelisin hiçbir şeyle, bir bardak su içmenin mutluluğunu! ” diye. Ben de diyorum ki ona: “Değişmemelisin hiçbir şeyle, bardaksız, dostlarınla aynı şişeden kana kana su içmenin mutluluğunu!” 

 Siz hiç böyle bir mutluluk yaşadınız mı? Üstelik bardak olduğu halde, bardaksız… 

Siz hiç yerçekimine ve sürtünme kuvvetine meydan okuyarak, cümbür cemaat çalıp söylemenin hazzına ulaştınız mı? 

Önemli olanın dil değil, insan olduğunu; dünyanın neresine gidilirse gidilsin, aynı canlı türüne ait olunduğu müddetçe, bir bakışla bile anlaşılabileceğini öğrendin mi hiç? 

Siz hiç Venedik’in dar sokaklarında, bir koro halinde, koşar adım, heyecan içinde avaz avaz şarkılar söylediniz mi? 

Peki ya onca yolu tepip, kız arkadaşına Budapeşte sokaklarında evlenme teklif eden delikanlıyla tanıştınız mı? 

Gençlik Otobüsü

Altı teker üstünde, topu topu 3-4m²lik bir alanda düğün yapıp, bütün koltukları sokağa döktünüz mü? 

Sizin hiç, İtalyanca “Gracia” sözcüğünü “Gres yağı” yapan ve yolculuk boyunca bu sözcüğü dilinden düşürmeyen arkadaşlarınız oldu mu? 

Adriyatik’in orta yerinde, Avrupa Birliği projeleri yaptınız mı hiç? Peki ya Berlin’de maça gidip, davul zurna tezahürat ettiğiniz oldu mu? 

Viyana’da, meydanın orta yerinde halay çekip, Türk Kahvesi ve birbirinden güzel şapkalarla kültür tanıtımı yaptığınızı da hiç sanmıyorum. Pisa Kulesinin yanı başında, bisikletle, bir arabayı haşat eden arkadaşlarınız oldu mu sizin? 

Peki ya yol kenarında üniversiteyi kazandığını öğrenip gülücükler saçan nadide dostlarınız oldu mu sizin? 

Disneyland’da, yükseklik korkunuz olduğu halde, yanlışlıkla en beter alete bindiğiniz oldu mu? Türkiye’ye döndüğünüzde, her girdiğiniz dükkândan magnet alacağınızdan ve bir magnet koleksiyonu oluşturacağınızdan korktuğunuz oldu mu hiç? 

Peki ya siz, Avrupa Birliği projeleri nasıl yapılır bilir misiniz? Hiç sanmıyorum… 

Siz hiç Roma’da, İspanyol Merdivenleri üzerinde, yüzlerce insanın arasında, “Hayır! Kara Murat benim!” diye bağırırken, yüzlerce insan gürültüsünü katıksız sessizliğe dönüştürmenin adrenalinini damarlarınızda hissettiniz mi? 

Sizin hiç, ömür boyunca saklayacağınız muhteşem bir yaka kartınız oldu mu? 

Gençlik Otobüsü

Peki ya her ülkeden anahtarlıklar?... Üstelik one for ten… Sanmıyorum… 

Peki Türk mutfağının kıymetini hiç bu kadar net anladınız mı? Bir Türk lokantasında on çeşit yemek, on beş çeşit tatlı yiyip zafiyet geçirdiniz mi? 

Peki siz, yirmi gün gibi kısa bir süreyi kağıda dökmenin, binlerce anı arasından sadece birkaç tanesini anlatabilmenin zorluğunu yaşadınız mı? 

Sizin hiç, bir otobüsün üzerindeki yapıştırmaları sökerken, kalbiniz sızım sızım sızladı mı? 

Siz hiç, büyük bir hayalinizi gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadınız mı? Bütün bu anlattıklarımla ilgili en ufak bir fikriniz bile yoksa, yazık ki sizin için “GENÇLİK OTOBÜSÜ” yalnızca bir tamlamadan ibaret kalacak… 

Size acıyorum… Son olarak bir şeyi çok merak ediyorum: Bu kadar anıyı okudunuz ve hala çatlamadınız mı? 

Burak AVCI

2 Haziran 2016 Perşembe

Yener Özamaç - Gezdim, Gördüm, Geldim...

 Gezdim, Gördüm, Geldim… 

Gençlik Otobüsü projesinin ilk ortaya çıktığı günden bu yana bu projenin genel sekretaryasını, yazışmalarını, iletişimini yürütmek kadar keyifli ve stresli başka bir şey yoktur sanıyorum.  Bir MCD çalışanı ve bir gençlik uzmanı olarak şunu söyleyebilirim ki, gençlere artı değer katan her projenin ve oluşumun içerisinde olmaktan büyük keyif alıyorum. Gençlik Otobüsü Projesi bunlardan en eğlenceli olanıydı sanıyorum. 

Bir gencin en önemli ihtiyacı bence hareketliliktir. Gence yıllarca bilgi yükleyebilirsiniz, onu eğitebilirsiniz. Fakat bu öğrendiklerini uygulama fırsatı vermez iseniz.  Genç sadece bildikleri ile kalır bunları hayatında uygulayamaz.  Gençlik Otobüsü projesi işte bu uygulama ve hareketlilik kavramlarını epeyce içerisinde barındıran, hayatı tanıyabileceğiniz, yaparak, yaşayarak öğrenebileceğiniz, yaşama dair deneyimler kazanabileceğiniz, hayatı paylaşabileceğiniz bir proje… Bütün projelerde olduğu gibi bu projenin hazırlık aşaması çok sancılı geçti. Çok sıkıntı ve problemler yaşadık. Ama her doğum beraberinde güzel günleri de beraberinde getirir ya. Gençlik Otobüsü projesi de bence bize enerji kattı. Problemlerle başa çıkma, mantıklı düşünme, plan ve program yapmanın önemi, insanlarla iletişim gibi birçok konuda deneyimlerimizin ve bilgilerimizin artmasını sağladı. Ben ilk defa yabancı büyükelçilerle çok iyi olmayan İngilizcemle bu projede iletişim kurdum. İlk defa insanların isteklerini anlayarak, nasıl tatmin edeceğimi, olumlu netice alabileceğimi öğrendim. 

Gençlik Otobüsü

İlk defa dayısı defterdar olanın damda paytonla gezebileceğini gördüm.  İlk defa hiç bütçesi olmayan bir projeyi gerçekleştirdik. İlkler hep bu projedeydi sanki… Otobüs… O gerçekten çok güzeldi. Sarı gelin türküsünü bilirsiniz ya. Aynı o güzellikte ve aynı o edayla salladı bütün Avrupa’yı… Macaristan milli gününde insanların bizi şehirden yolcu edişini izlemeniz gerekirdi. Binlerce insanın otobüse el sallamasını… Selanik’in ara sokaklarında menekşe kokulu yaz akşamlarının tadını çıkarmak, Akdeniz’in o güzel sularında saatlerce yolculuk yapmak ve ufukta hayallere dalmak, İtalya’da margarita pizza yemek, Trevi çeşmesinde sevdiklerin için dilek parası sallamak, Vatikan’ın kutsal çeşmesinden su içmek, sevdiklerine “Hristiyan aleminin Kabe’sinden selam olsun” diye posta kartı göndermek, İspanyol merdivenlerinde bir kadeh şarap içmek, melekler ve şeytanlar filmindeki bütün heykelleri görmeye çalışmak, Pisa kulesini hep beraber düzeltmeye çalışmak, Bangladeşli satıcılara Pisa’da yardımcı olmak ve onlardan komisyon almak, Rönesans’ın güneşini tüm sıcaklığı ile vücutta hissetmek, sokak sanatçılarına para atmak ve onlarla beraber şarkılar söylemek, görkemli katedrallerin insanlarda sadece korku ve hayranlık oluşturduğunu görmek ve hasır seccadesinde oturan Mevlana’yı anlamak, Osmanlı’ya büyük problemler çıkaran tüm Akdeniz’de egemen olabilmiş Venedik’in küçük bir şehir olduğunu görmek, Venedik’in ara sokaklarında kaybolmadan yol bulabilmek ve şarkılar söylemek, aşkın şehri Paris’in o kadar da abartılacak bir yanının olmadığını görmek, Şanzelize’de burger kingde king royal menü yemek, 

Gençlik Otobüsü

Behlül’ün odasındaki Eyfel kulesinin aynısını fotoğraf makinesi ile çekmeye çalışmak, Bürüksel’de işeyen çocuğu görmek, Brüksel’in o ünlü meydanında yerlere çiçek dizmek, RedLight’ı sabah akşam merakla gezmek “nerde lan bu kırmızı ışıklar” deyip geceyi beklemek, bisiklet ile Amsterdam’ı gezmek, bisiklet yolunda aval aval durmak, engelli parkuruna oturmak, Berlin duvarına kimse görmeden işemek, Almanya’da yaşayan Türkler’in gücünü görmek, Prag’a aşık olmak, bir apartman dolusu komşu ile bir gün geçirmek, saat kulesinde çıkacak Azrail’i beklemek, turistlere mantıksız showlar yapıp bolca alkış toplamak, Osmanlı’nın alamadığı Viyana’nın bugün Türkler tarafından alınmış olduğunu görmek, sinema festivalinde ballı içecek içmek ve mest olmak, şehir içinde Viyana kuşatmasından geriye kalan sur duvarı aramak, Mozart besteleri dinlemek, Viyana’da Türk kahvesi içip sohbet etmek, Buda ve Peşte manzarasında sigara tüttürmek, Budapeşte’nin Türkler’den kurtuluş gününde Budapeşte’de olmak, Tuna nehrinde enfes havai fişek gösterisini seyrederken İstanbul’u düşünmek, para birimleri arasında devalüasyon yaşamak, Avrupa Birliği’nin bir hikaye olduğunu görmek. Bunlar benimkiler sadece… 

Gençlik Otobüsü

Bu otobüste 45 genç vardı. Onların yaşadıklarından, deneyimlerinden bahsedemem tabi ki… Kesinlikle çok faydalı ve dolu dolu bir proje oldu. Bitti mi bitmedi daha 2. si 3. sü olacak, bu proje herkesin güzel anılarla paylaştığı ve herkesin katılmak istediği büyüyen bir proje olacak. Emeği geçen gençlere , yöneticilere, herkese teşekkür ediyorum. Gençlere, anne ve babalarının dahi sunamayacakları böylesine güzel bir fırsatı büyük bir fedakarlıkla sunduğu için Maksut Bey’e teşekkür ediyorum. Ve bir MCD çalışanı olarak gurur duyuyorum. Bir de bu yazının sonuna bir slogan ekleyelim. MCD ile hep daha iyiye… 

Yener ÖZAMAÇ 

Gençlik Otobüsü Projesi Genel Sekreteri

10 Mart 2016 Perşembe

Esra Kanık - Beklenmedik Anda Gelen Proje

Beklenmedik Anda Gelen Proje

Beklemediğim anda hayatıma giren aslında ilk duyduğumda çok umursamadığım zamanla umursamak zorunda kaldığım bir proje benim için gençlik otobüsü. Mcd gençlik kulübüyle daha önceden olan tanışıklığımız aracılığıyla duymuştum projeyi. 

Gençlik Otobüsü

Denemek amaçlı iki slogan göndermiştim. Denemek amaçlıJ. Mülakata kadar gerçekleşemez gibi gelmişti. Mülakattan sonraysa gerçekleşmesi için dua ettiğim bir proje oldu. Mülakat günü sempatik karakterleri ve komik anlarıyla projenin en unutulmaz aşamasıydı benim için. O gün anlamıştım benim için hoş ve eğlenceli bir anı olacağını. O günden itibaren de proje için seçilmeyi gençlik otobüsüyle Avrupa ya gitmeyi gerçekten çok istedim. Her ne kadar seçilme umudum olsa da mülakatı geçtiğim söylendiğinde tabii ki herkes gibi inanamadım. Tüm planlar değişmişti tabii otobüsümüz için. Özellikle istenilen belgeleri alma kısmı oldukça sıkıcı olsa da heyecanlıydım Avrupa için, otobüs için ta ki iptal olabilir haberi gelene kadar. 

Katılımcı olarak projenin her anından haberimiz olmamasına rağmen otobüsün yola çıkamama ihtimaline çok üzüldük. Kesin sonuç için beklenilen birkaç sabırsız günün ardından projenin iptal olmadığı ama 20 günlük haliyle devam edeceğimiz haberini aldık Maksut Coşkun Dokunulmaz danJ. Derken 3 Ağustos günü 51 yolcusuyla yola çıktı gençlik otobüsü. 20 gün burada kısaca nasıl anlatılır bilmiyorum ama bizi tanımlayacak en uygun kelimeler bunlar olabilir belki: komik, kirli, unutulmaz, yorgun, aç&tokJ Son günler yaklaştıkça anladık ne kadar yorgun ve bıkmaz usanmaz olduğumuzu. Çünkü ne kadar yorgun olursak olalım bu yolculuğun bitmesini istemedik hiçbirimiz. 

Tabii ki her güzel şey gibi 20 günün sonunda Ankara ya döndü gençlik otobüsü. 20 günde 51 yolcunun hepsi güzel&çirkin ama unutamayacağı anılarla döndü Türkiye ye. J 

ESRA KANIK 

21 

AFYONKARAHİSAR HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ İNGİLZCE ÖĞRETMENLİĞİ